4 Ocak 2010 Pazartesi

2009, Guardiola-Terim


2009 yılında ülkemiz takımları olmasa bile Barcelona sayesinde futbola fazlasıyla doyduk. Her zaman Real Madrid'e yeğ tuttuğum Barcelona'nın bu seneki şahlanışının ardında bir çok değişken sıralanabilir elbette. Bunun yanında, Barcelona'nın yakaladığı bu muazzam başarılara karşın (ki kendi klasında benzer sıçramaları gerçekleştiren Ukrayna ve Rus takımları için de söyleyebiliriz) özellikle teknik heyetinde hehangi tanrısallık ibarelerine rastlanmamıştır. Acemiliğine rağmen yakaladığı büyük başarıların yanında Guardiola'nın ne kadar mütevazi bir adam olduğuna da şahit olduk. Gerçek şu ki, Guardiola'nın Barcelonalılar için ifade ettiği anlam Cruyff'tan fazla değilken, artık Katalan topraklarının yeni tanrısı olarak görüldüğüne şüphe yok. Bir teknik direktörden beklenen herşeyi fazlasıyla vermiş ve hayranı olan insanları yalnızca başarılarıyla değil duruşuyla da etkileme yeteneğini göstermiştir. Ki burda sadece efendiliğinden bahsetmek hata olur; dünya futbolunu takip eden hepimizin bu sene fazlasıyla aşina olduğunu gol sevinci, Mourinho'nun buzdağlarının yanında ne kadar da insancıl olduğunun etiketi gibi. İyi bir takımın başındaki kötü bir teknik direktörün kupa kazanma ihtimali neredeyse sıfırdır. Teknik direktörlük kapasiteniz arttıkça, takımınızın kalitesine de bağlı olarak kazanacağınız kupa sayısı haliyle artar. Ve eğer mükemmel bir takımın başındaki mükemmel bir hocaysanız o sene katıldığınız bütün kupaları almak bile oldukça birçoklarının hayal gücünün bile ötesindedir. Ki kazandığınız kupalar Şampiyonlar ligi, La Liga şampiyonluğu gibi Türkiye süper liginin en iddialı takımlarının bile ancak rüyalarını süsleyen kupalalarsa ceketimizi iliklemekten başka yapabilecek bir şeyimiz yok.
Kanaatimce, 2009 yılında Türk futbol camiası için gerçekleşen en hayırlı olay, kendisine çocuğu yaşındaki bir adamı örnek alması gereken Fatih Terim'in milli takımın başından gitmesi olmuştur.
Ben muhtemelen kalın kafalının teki olmalıyım ki, hangi zihniyetin neye dayanarak toplum nezdinde bu denli nefret edilen bir adamı milli takımın başında bu kadar uzun süre tuttuğunu anlayamıyorum.
Galatasaray'ın başındayken kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa takım için büyük başarıdır. Hatta Türk futbol tarihinin altın sayfasıdır! Ancak, bu Fatih Terim'i yalnızca büyük bir hoca yapar, futbol tanrısı değil. O dönem Galatasaray'ı takım olarak muhteşemdi, fakat tanrılaşan tek isim Fatih Terim'e rağmen kupayı kazandıran Hagi'ydi.
70 milyonluk bir ülkenin bütün özgüvenini tek bünyede toplayan Fatih Terim'in Türk futboluna ve Galatasaray'a katkılarını kantatif unsurların ötesinde tartışmak zevkli olabilir. Ki muhtemelen tartışırız...
Neyse Fatih Terim, şişkin egosu, arkaya yapışık mafyavari saçları ve İtalyanca ile İngilizceye yaptığı ulvi katkılarla Türk Milli Futbol Takımı'nın başından 'GİTTİ'!
Bize verdiği son hediye ise; ona rağmen 2010 Dünya Kupası'nda Türk Milli Futbol Takımını destekleyememek...
Artık kendimize daha mütevazi, eli yüzü düzgün bir adamın takımını desteklemek düşüyor!

0 yorum:

Yorum Gönder

BEAT!

BEAT!
El Dios

Blog Archive

Karma

2. lig 2002 Dünya Kupası 2010 Güney Afrika Dünya Kupası 90 dakika A Milli Takım Aceto Balsamico adanademirspor Adnan Polat Adorno Alex De Souza Alex Ferguson Allianz Arena Almanya altay andre francisco moritz Ankaragücü antalyaspor arda turan ariza makakula Arjantin Atletico Madrid Avrupa Aydın Yılmaz Aykut Kocaman aziz yıldırım bankasya 1.lig barcelona Basel Basketbol Batuhan Karadeniz Bayern Munich beat Benzema beşiktaş beşiktaş-cska bilica bob marley Bogdan Tanjevic Borussia Dortmund Brezilya bu maçı alıcaz bucaspor Bursaspor Bülent Uygun can kozanoğlu caner erkin carling cup carlos tevez cevad prekazi Cezayir Cristiano Ronaldo cska moskova Cüneyt Çakır çarşı d-smart Daum David Beckham Derbi Didier Drogba diego buonanotte Diego Forlan Diego Milito DİSK Diyarbakırspor Dos Santos eduardo galeano elano emre çolak endüstriyel futbol eric abidal Eric Cantona Erich Fromm Ertuğrul Sağlam Eskişehirspor eşleşme eşleşmeler eto'o Fans faşizm Fatih Terim Fenerbahçe Fernando Alonso Ferrari fifa figueora Fil Dişi Sahilleri Frank Rijkaard Fransa futbol futbol fanatizmi futbol kitapları futbol medyası futbol ve kültürü futbolun şifreleri galatasaray Gana gaziantep Gebzespor george best George Hagi Gökhan Ünal Guardiola Guus Hiddink Güiza haldun üstünel harry kewell hıncal uluç hikmet karaman Hollanda Honduras Hürriyet hüseyin göcek Issiar Dia Ivan Ergiç iddaa inter İspanya İtalya İtalya Serie A izmir jerome rothen jo Jose Mourinho Juventus Kaka Kamerun karşıyaka kasımpaşaspor kayserispor kazım Keita konyaspor kura Lazio leo franco Leonardo Leonel Messi Lille livorno calcio Los Galacticos Lucas Neill Mamadou Niang manchester city Manchester United maradona Mark Webber marsilya Marx mavi şimşekler Mclaren mehmet batdal Mehmet Demirkol Meksika merhaba mert nobre messi metin kurt Milan milan baros milli takım Milliyet Miroslav Stoch Mönchengladbach-Hannover 96 Muhsin Ertuğral mustafa denizli necati ateş Nijerya ntvspor Okan Alkan Ozan İpek Özer Hurmacı Özhan Canaydın Paraguay pedro rodriguez Pellegrini porco portre Premier lig proco vs sakallis Quaresma Radikal Radikal Futbol Rai Real Madrid robbie fowler Roberto Carlos Roma Ronaldinho sakatlık Sampdoria Samuel Eto'o santos Schuster Sebastian Vettel Semih Şentürk Sercan Yıldırım Serdar Özkan Serie A Shabani Nonda simon kuper Sivasspor soccernomics sol sol bek sorensen spor medyası Spor Toto Süper Ligi spor-sen star wars stefan szymanski stoke city syd barrett şampiyonlar ligi şampiyonluk Şenol Güneş Şili Taraftar Taxi Gençlik Teofilo Gutierrez tobias linderoth Totti Trabzonspor transfer TT Arena Tugay Kerimoğlu tuncay şanlı Turkcell Süper Ligi türk basını türk futbolu uefa UEFA Leauge uğur boral Uğur Dündar Uğur Meleke Uruguay Victor Shaka Voleybol Volkan Demirel Volkan Şen vuvuzela Xabi Alonso Yalovaspor yıldırım demirören Yorumculuk Young Boys Zafer Biryol Ziraat Türkiye Kupası Zlatan İbrahimovic